Kurşunların, şarapnel parçalarının sağanak şeklinde yağdığı bir ortamda ecdadımız Çanakkale’yi geçilmez kılmayı nasıl başardı?
Hangi güçle imkânsızı mümkün kılabildi? Bu sorunun cevabını Ahmet Yurttakal’ın gün yüzüne çıkardığı bir mektuptan öğreniyoruz. 57. Alay’ın şehid kumandanı Hüseyin Avni Bey’in ailesine yazdığı son mektuptan…
Çanakkale Muharebelerinde gösterdiği kahramanlık ve fedakârlıkla destanlaşan 57. Piyade Alayı vatan sevgisinin nelere kadir olduğunu gösteren muhteşem örneklerden biri. O sevgi, 57. Piyade Alayı için imkânsızı mümkün kıldı. Hem de alayın büyük bir kısmının şehit olması pahasına.
57. Alay komutanı Binbaşı Hüseyin Avni Bey, 25-26 Nisan’da gerçekleşen çarpışmalarda askerleriyle mükemmel bir performans sergilemiş ve Anzak birliklerinin kara çıkarmasını geriye püskürtmüştü.
İngilizlerin tüm taarruzlarında alayının başında bulunan Avni Bey, daha sonra Arıburnu bölgesinde sağ kanadın güvenliğinden sorumlu olur.
Düşman, Nisan ayındaki şiddetli çarpışmaların ardından bir süre sessizliğe gömülür.
Bu ölüm sessizliği Ramazan bayramının ilk günü bozulur. İngiliz topçuları var güçleriyle döverler Mehmetçiğin savunduğu hatları. Takvimler 11 Ağustos 1915’i göstermektedir.
Ahmet Yurttakal’ın Atlas Tarih dergisinin son sayısında (Haziran 2018) yayımlanan “Ramazan Bayramı Şehidi 57. Alay Kumandanı Hüseyin Avni” başlığını taşıyan makalesinden öğrendiğimize göre; 11 Ağustos’ta öğleden sonra başlayan top atışları ertesi gün de bütün şiddetiyle devam eder.
Ramazan bayramının ikinci günü 57. alay kumandanı Hüseyin Avni Bey şehit olur. Ardından da alayının çoğu.
Bir bayram sabahı gelen son mektup
O sabah ailesinden bir mektup alan Hüseyin Avni Bey, cephede yaşanabilecek en büyük bayram sevincini yaşar satıları okurken. Ve birkaç saat sonra şehit olacağından habersiz, gelen mektubun sevinciyle coşar. Ancak cevap vermeye vakit bulamaz.
Öğleden sonra şehit olur. Ailesine en son mektubunu 23 Nisan günü yazmıştır. Şimdiye kadar yayınlanmayan bu son mektupta şehid komutan şunları yazar:
Refika-i hayatım,
Valide-i muhterememin ellerini ayaklarını öperim. Hayır duasını eksik etmesin. Sizin, Fehmi’nin, gözlerinizi öperim. Semine hanıma ve beni soranlara selamlar ederim. Hala hanımın ellerini öperim. Mustafa Bey’e ve mahdumlarına selamlar ederim. Beni soruyorsun: Hamdolsun kemâl-i sıhhat ve afiyetteyim.
Hatta bugün, bu mübarek Cuma olmak münasebetiyle şimdi biraz evvel, çadırımın önüne alayımın sancağını diktim. Bir mihrap yaptım. Cephane sandıklarından bir de minber yaptım. Mihraba, bir de ayet yazdırdım. Hâsılı güzel bir cami yapıp bütün alayımızın askeriyle, çimenler üstünde güzel bir namaz kıldık.
Namaz bitti. Çadırıma girdim. Biraz uyudum.
Şimdi kalktım. Mektubunuzu verdiler. Çadırımda okudum. Ve şu notu bu çadırın içinde size yazıyorum. Çünkü biz şimdi kasabada değiliz. Çadırdayız. Hâsılı biz şimdi çadırdayız.
Bir köy yanında, bizim İştip’teki Kavaklı gibi ağaçlık, sulak yerler, önümde yeşil yeşil zümrüt gibi tarlalar, çayırlar, her taraf bahar; hava güzel. Hafif bir rüzgâr esiyor.
Çadırımın eteklerini, basur kapısını sallıyor.
Askerim hep ağaçlar altında, sular başında çamaşır yıkıyor. Birçokları da çamaşırlarını yeşil çimenlere sermişler. Adeta çiçek tarlası gibi görünüyor.
Namaz kılarken dört tane düşman tayyaresi havada dolaştı. Etraftan askerler topla, mitralyözle tüfenkle karşıladılar ve defettiler. Onlar da birkaç bomba attı ama nereye bilmiyorum? Ara sıra düşmanın tayyareleri etrafı dolaşıyor ve nerede kalabalık asker görürse bomba atıyor.
Lâkin hamdolsun kimseye bir şey olmuyor.
Çünkü gürültüsünü işitiyoruz. Hemen top tüfekle defediyoruz. Belki gazetelerde okuduklarını işitiyorsunuz. Birkaç tanesini düşürdük.
Kâfir düşman denizden bir şey yapamadı. Karaya asker çıkarmaya da cesaret edemedi. Şimdi tayyareyle taciz etmeye başladı.
Fakat merak etmeyiniz; bunlar bize eğlence geliyor.
Tüfek atılır ve kaçar; hemen her taraftan top tüfek atılır ve kaçar.
Hâsılı güzel bir kır âleminde yaşıyoruz. Hasretinizden başka hiç bir düşüncem yoktur. İnşallah Cenab-ı Hak, millet ve devlete hayırlı muzafferiyetler ihsan eder de, yine cümlemiz bir araya gelip mesudane yaşarız.
Avni”
Sanki bir kır gezisine çıkmışçasına
Derin bir samimiyet, iman ve büyük bir teslimiyetin nişanesi olan bu satırlar üzerine ne söylense eksik kalır. Ölümle burun buruna yaşarken, bundan bir kır gezisi gibi bahseden bu kahraman insanı övecek veya anlatabilecek kelimeler bulmak imkânsız.
Bu sebeple sadece küçük bir hatırlatmada bulunalım. İçinde yaşadığımız şu mübarek günlerde, bu vatanı borçlu olduğumuz kahraman şehitlerimiz için Fatihaları eksik etmeyelim. Bütün şehidlerimizin ruhu şâd olsun.
Munise Şimşek
Kaynak:https://www.dunyabizim.com/mercek-alti/57-alayin-sehid-kumandani-huseyin-avni-beyden-mektup-var-h29288.html