Kalbin salâhı ve netîce îtibâriyle mânevî terakkîden konuşuluyordu:
“-Faraza, saatin ileri gidiyor veya geri kalıyorsa alıp tâmirciye götürüyor ve diyorsun ki:
Saatçibaşı, benim saatim ileri gidiyor… o da sana diyor ki: Ver bana şunu… burada, nezâretim altında birkaç gün dursun, muâyene ve tâmir edeyim, sonra gel al…
İşte bunun gibi sen de kalbin saatini bir kâmil er’in eline teslim et de o seni ıslâh etsin.
Ondan sonra saatin kendi kendine yürür.
Şu da var ki, saatin her tik takı nasıl onun bir sâniye ileri gitmesine sebep oluyorsa, senin de her nefesin bir adım ileri gitmeni mûcip olmalıdır. Böyle olmazsa yazık sana!
Resûlullah Efendimiz buyuruyor ki: Bir gününü diğer günüyle müsâvî geçiren kimseye yazıktır. Elinde fırsat varken ikinci günü faha ziyâde kâr ile geçiremediği için hele bir günü evvelki günden daha faydasız sûrette geçiren kimseye yazıklar olsun.
Bulunduğun yerde kalma… ileri geç… geç de ne kadar geçersen geç… yoksa, ömrünün geçmesi, mezara yaklaşman olmasın..”
-O yaklaşmak, nasıl olsa kendi kendine de oluyor.
-“Yürü, dâimâ yürü! Eğer ölüm seni yolda iken yakalarsa, onu Allah bilir.
Yeter ki dururken olmasın.”