Vücudlarımız sanki birer kovan gibidir.
Delik deşik olan bu kovanın peteklerini balla dolduran arılar misâli ruhlarımız da bedenlerimiz kovanını istîdadlarınca ilim ve mârifet balıyle doldururlar.
Böylelikle ruhlar, vücud kovanına bal gibi yerleşir ve hakikatle küllî akıldan cüz’ülenip vücud içinde belirirler. Külli akıl, bir bakıma Hazret-i Muhammed’in ruhudur ki bütün yaradılmışlar, varlıklarda o ruhu görebilmek için yaratılmışlardır.
Hazret-i Muhammed’in ruhu îlâhî güzelliğin sayısız aynalardaki tecellisi olan güzelliklerinde, ruhların da en sâfıdır.
Bununla berâber ruhu, Hazret-i Muhammed’de ve Onun hakikatini kendi geçici bedenlerinde taşıyan velîlerde de göremezsin.
Çünkü ruh, bu bedenlere akseden “O” dur. O ise görünmez. O’nun bütün hikmeti, bütün sırrı bu görünmeyişinde ve ancak gönül gözüyle görebilenlere mâlûm oluşundadır.
Hz. Ken’an Rifâî/Şerhli Mesnevî-i Şerîf’ten