Ermeni Devleti’ni kurma zamanı geldiğini düşünen silâhlı Ermeniler, Türk mahallelerine saldırıp isyan başlattılar.
(Birinci Dünya Savaşı’ndan önce son Ermeni ayaklanması,
14 Nisan 1909’da patlak verdi. Bu ayaklanma, Moucheng adında Rusyalı bir Ermeni piskopos tarafından hazırlandı.
Moucheng, İkinci Meşrûtiyet’in ilânının ardından Türkiye’ye silâh ithâli serbest bırakıldığı için, Avrupa’dan çok miktarda tüfek, tabanca, bomba ve mühimmat getirtmiş ve Çukurova’daki Ermeni gençlerinden silâhlı bir “ordu” kurmuştu.
İstanbul’da 31 Mart isyânı çıkınca,
Kilikya Ermeni Devleti’ni kurma zamanı geldiğini düşünen silâhlı Ermeniler, Türk mahallelerine saldırıp isyan başlattılar. Asker yetişinceye kadar kendilerini savunan Müslümanlarla Ermeniler birbirlerine girdi.
Türk-Ermeni boğuşması üç gün sürdü; Tarsus, Erzin, Nisis, Dörtyol yörelerine yayıldı ve sonuçta 1.850 Türk ve 17 bin kadar Ermeni can verdi. Dış basında İttihatçılar ve Türkler aleyhinde ağır yayınlar yapıldı.
Cemâl Paşa, galiba Avrupa’yı yatıştırmak için, 47 Müslümanı astırdı
Üç gün sonra Adana’ya gönderilen Cemâl Paşa, galiba Avrupa’yı yatıştırmak için, 47 Müslümanı astırdı. Ayaklanmayı çıkaran, Müslümanlara saldıran, asıl suçlu durumda olan Ermenilerden ise sâdece 1 kişi idam edildi.
(….) Birinci Dünyâ Savaşı sırasında, Almanya ile İngiltere arasında savaş başlar başlamaz, İngilizler, Güney Avustralya eyâletinde yaşayan Alman kökenli nüfusu kıtanın iç taraflarına sürmüşler.
Güney Avustralya’nın özellikle Adelaide taraflarında, çok sayıda Alman asıllı Avustralyalı var.
Bunlar Birinci Dünyâ Savaşı’ndan uzun yıllar önce, 19.yüzyılda oralara gelip yerleşmişler, Avustralyalı olmuşlar, genellikle bağcılık yapıyor, şarap üretiyorlar.
Avustralya’daki görevim sırasında, eşimle birlikte, Güney Avustralya eyâletine de resmî ziyâret yaptık. Bize mihmandarlık yapan protokol görevlisi Alman kökenli Avustralyalılardandı.
Dedelerinin nasıl sürüldüklerini ondan ve diğer başka insanlardan dinledik. İngilizler o insanları perişan hâlde sürerken onlara çok gaddarca davranmışlar.
Evlerini basmışlar, mallarını, mülklerini tarumar etmişler, piyanolarını bile parçalamışlar.
Piyano ile Alman marşları çalabilirlermiş! Savaş Avrupa’da oluyor, bunlar ise Avustralya’da yaşıyor.
Bu insanlar Avustralya hükûmetine silâh çekmemiş, İngiliz asıllı Avustralyalılara kurşun sıkmamış, Almanya ile işbirliği yapmamış. Ne zaman sürülmüşler: Avrupa’da savaş başlar başlamaz, 1914 yılında…
Ermenilerin -bizdeki- tehciri ise 1915 yılındadır.
İttihatçılar bu konuda İngilizleri mi örnek aldılar? Buna pek ihtimâl verilemez, çünkü o uzak ülkedeki tehcirden dünyânın pek haberi yoktu. İngilizler, Avustralya’da olup bitenleri dünyâya pek duyurmuyorlardı.
Avustralya’ya yerleştikleri zaman burasını “bomboş bir kıta” (“terrum nullum”) diye dünyâya tanıtmışlardı.
Oysa Avustralya’da Aborigine denen yerliler yaşıyordu.
Amerikalıların Kızılderilileri yok ettikleri gibi İngilizler de Avustralya yerlilerini yok etmişler, fakat hepten tüketememişlerdi. Dünyâ bunu çok sonra öğrenmişti. İttihatçılar İngilizleri örnek alsalardı, Ermenileri 1915’de değil, 1914’de göç ettirirlerdi.)
(*)ERMENİ MESELESİ, Bilâl N.ŞİMŞİR, Sayfa:26/27 – Bilgi Yayınevi, ANKARA