Bundan önce Çapraz Sokağı’ndaki Balıkçı Ahmed Ağa’dan söz ettik ya… Ahmed Ağa ekseriyetle evinin bahçesine kurduğu salıncakta yatıyor. Bir gün, bahçe kapısı “tak, tak tak!” vuruluyor ve salıncaktaki –hamaktaki- Ahmed Ağa da kapıyı vurana sesleniyor:
“—Kim o?..”
Kapıya vuran, bir hanımdır; son derece kibar bir üslûpla cevap veriyor:
“—Efendim, süt var mı?”
Ahmed Ağa, önemsiz bir şey olduğunu anlayıp, umursamadan, şekerlemesini sürdürüyor ve:
“—Narasınğ!” karşılığını veriyor.
Fakat, kapıya gelip süt soran genç kız, Kütahyalı değildir ve “narasınğ” sözüyle:”Ne arasın?”,yâni,”süt bende ne arar?” diye, orada sütün bulunamayacağının kastedildiğini bilmemektedir. Kapıya peş peşe birkaç defâ daha vurur ve sualini de tekrarlar:
“__Süt var mı?”
Balıkçı Ahmed Ağa, nihâyet salıncağından öfkeyle doğrulur ve hiddetle bağırır:
“—Len,narasınğ deyoz ya!..”
Zavallı kızcağız bu ses tonundan, sütün olmadığını yâhut da yanlış adrese geldiğini kestirerek, çekilip gider.
Ama emînim ki Ahmed Ağa, başını yeniden hamağın yastığına koyarken, içinden şöyle geçirmiş olabilir:
“–Garıyı bak yav…emmidi sangı bengi gonuşuyô!..”
Yâhut:
“—Uyku semesi mi ne?”
Evet, böyle demiş olabilir.
Hâlbuki, kızcağız hiç “dümbürdüdük etmeyip,”gapak galdırmêvese,”bunnâ olmıcak”; “tatavıyı gonuşmuş” ve Âmedânınğ dı övkesi gabarmış!”
“bugudâ basit!”
Balıkçı Ahmed Ağa’nın içinden geçirdiğine inandığım ve hayâlen kendisine söylettiğim üstteki “Kötâyanca” sözlerin tercümesi ise yaklaşık olarak, şöyle:
“Kızcağız bu süt mes’elesini fazla uzatıp kurcalamasa, şu olanlar olmayacak… Boşu boşuna konuşmuş ve Ahmed Ağa’nın da öfkesi kabarmış! Bu kadar basit!”
“Sangı bengi”; sözü “aptalca” diyemesek bile, daha yakın anlamı,”pek akıllıca olmayan” demek oluyor.
“Uyku semesi” ise,”tam uyanamamış” gibi bir şey…