Allah’ın rahmeti, günahlar içinde kaybolmuş birinin yoluna hidâyet kandilini tuttu; O da böylelikle hakîkat ehline karıştı. Dervişlerin sohbeti berekâtıyla ve onların sözlerindeki samîmiyetin tesiriyle ahlâkındaki kötülükler iyiliğe ve güzelliğe döndü. Hevâdan hevesten elini çekti. Fakat dedikoducular onun aleyhinde daha çok konuştular:
–“Gene eskisi gibidir. Zâhitliğine de, hâlindeki düzgünlüğe de güvenilmez” dediler.
*
Tövbeyle, Allah’ın azâbından kurtulabilirsin. Ama halkın dilinden kurtulamazsın.
Adamcağız, bu dil yarasına çâre bulup dayanamadı ve şeyhinin huzûruna gidip, içinde bulunduğu durumdan dert yandı. Adamı dinleyen şeyh ağlamaya başladı:
–“Bu nîmetin şükrünü nasıl ödersin? Sen ki zannettiklerinden çok daha iyisin…’Kötü kalpli ile hasetçi, benim gibi bir zavallının ayıbını arıyorlar’ , diye ne söylenir durursun? İster kanını dökmeye kalkışsınlar, ister oturup senin kötülüğünü dilesinler, aldırma! İyi olup, kötü görünmen; kötü olup iyi bilinmenden iyidir.
Bir de beni gör; herkes benim hakkımda en iyi düşünceleri beslerken, ben tam mânâsıyla noksanlar içindeyim. Eğer söylediklerimi yaşamış olsaydım, ahlâkı güzel bir derviş olurdum. Ben, komşularımın gözünden saklıyım ama, gizlimi saklımı Allah biliyor.”
*
Halk, ayıplarımızı yaymasın diye kapıyı yüzlerine karşı örtmüşüz. Kapıyı nörtmenin ne faydası var? Gayb’ı gören Allah, gizliyi açığı dâimâ bilir.