Bir Ramazan Akşamı. İftar Topunun atılmasına yarım saat var. Esnaf tezgâhını topluyor. Kapının önünde Kambur Nazif, Borazan Tevfik’in ayağına basar. Tevfik birden parlar:
-Kör müsün be herif! Nasırımı ezdin…
-Herif babandır… Ağzını topla!
-Ulan, ölmüş babamdan ne istiyorsun? Olur şey değil be… Hem suçlu hem güçlü…
Bu sırada gürültüyü işitenler yavaş yavaş kavgacıların etrâfını sararlar. Nazif’le Tevfik dalaşmayı sürdürür:
-Yâni ne demek istiyorsun?
-O benim bileceğim şey!
-Herif sus! Alimallah elim ayağım titriyor, seni şimdi tepelerim…
-Caart kaba kâğıt, kimi tepeliyorsun be?
Derken, kalabalık daha da artar.
-Oruç keyfi, herif beni deli edecek yâhu.
-Ulan sana kaç kere herif deme diyorum. Kan başıma çıkıyor.
-Kan başına çıkıyorsa şakaklarına boynuz çektir!
-Ne? Duydunuz mu, Ümmet-i Muhammed… Herif bana “boynuzlu” dedi.
-Bırakın beni… Şu iti pastırma gibi ikiye ayırayım.
-Yavaş gel düdüğüm!
Derken küfürler ardı ardına gelir, etrâfa toplananlar, “yapmayın ayıptır, mübârek ramazanda…” diye araya girip kavgayı ayırırlarken iftar vaktini bildiren top “güm” deyip patlar patlamaz, Nazif:
-Tevfik top patladı! İftarı nerede edelim?
Deyince, ahâli nasıl bir oyuna geldiğini anlar ve:
-Hay Allah müstehâkınızı versin, bize numara yapıyorlarmış. Diyerek, evlerine doğru koşturmaktan başka çâre bulamaz…