Irmak kenârında konuşuyorlardı. Biri, şöyle dedi:
Sanırdım ki Nuh Tûfânı çok eskiden yaşanmış.
Ne büyük yanlış ve ne büyük cehâletmiş. Hayat, baştan sona hep Nuh Tûfânı.
Gönül deryâsında her nefes sefer hâlinde bulunan bir “cankurtaranı” dağlarda enkaz olarak arayanlar, “akıl sâhibi” sayılabilirler mi? Böyleleri, Tûfandan veyâ gemiden neyi anlamıştır?
Birer “sessiz gemi” hâline gelmeden, her insan namzedi gemi ve tûfan telâkkisini düzeltmeli; iskelesini seçmeli ve sebatla arayıp, beklemeli.
Öbürü, edeple söz aldı:
Her ne kadar, “Âlimlerim Nûh’un gemisine benzer; binen kurtulur” fermânına baş kesmiş isem de, sen beni kendi gemine kabûl et. Nuh da sensin bana, tûfan da, gemi de..
Nûh’un gemisine binmek için, Nûh’un oğlu olmak da yetmiyor. Kim, Nûh’un oğlu olmak ister ki?” O senin âilenden sayılmaz!” âyeti, Nûh’un oğlu için inmedi mi?
Sen beni, “senin âilenden say..”
Kısa bir sessizliğin peşinden, devâm etti:
Damarlarımda kan yerine öfkenin dolaştığı anlar olur; bana zulmedildiğini zannettiğim zamanlar vardır. Baş kaldırmama ramak kalır, kıpırdayamam. Elim kolum bağlıdır.
Birden, bu ric’atten geri dururum ve gemilerimi yaktığımı hatırlarım. Kaçış yollarım kesilmiştir. Gemilerim yoktur ki, gerilemem sözkonusu olsun. Bir “belî” sözünden çıkan yangındır gemilerimi yakan.. çârem, sana söz vermişliğimdedir.
Şahsıma yönelik hakaret ve zulme isyan arzuları, beni bu noktada çâresizliğin kıskacına almış görünse de; o “belî” sözü, çârelerin çâresidir ve ben hemen ırmak kenârına, sana koşarım. Tûfânı böylece atlatır ve hep gemide kalmak isterim.
Bir gemi yakan, binlerce gemiden ibâret donanma kazanmış gibidir.. “ne büyük lûtuf!..” derim. Benim kederim, bir sonraki öfke tûfânından sağ sâlim sıyrılıp sıyrılamıyacağıma dâirdir. Ama, bilirim ki sen, selâmet sâhilinde demir atmış beni beklemektesin.
Ne zaman baksam, oradasın. Can atarım.
“Can atmak” mı dedim?
Can atmak.. yâni, canı ortaya atmak, öyle mi?
Canı, bir bedel diye hayâta karşı pey sürmek.. Sana birazcık yaklaşmak bahasına, candan vazgeçmek.
Sensiz olmak eğer canlı kalmak sayılıyorsa, bu can atmak duygusu, nedir? Ben ki sensiz, bir leşim.. bir ceset! O hâlde can, sensin. Ve ben, sana yaklaşmak için, seni sana atmakta.. emâneti sâhibine iâde etmekteyim.
Hayâtımı diri kılan cevher, sende!
Öyleyse kim, neyi kime atmakta?
Hülâsa can, cana akmakta ve ten gemisi yanmakta.
Kaç bin keredir karada gemi yüzdürmeyi denedim.. yüzmezmiş, yüzmedi. Karaya oturdu her bir gemim. Fâtih olmak ne zor, ne müşkül işmiş Rabbim!
Kırk kulaç olmasın varsın, kırk damla rahmet indir, dört damla yaş ver göz pınarlarıma; Barbaros sayacağım kendimi!
Sevdiklerinin bâşı için,karalarımı deniz yapamaz ve beni küçük bir Hayreddin sayamaz mısın;?
Bir “çocuk Barbaros”?