(…Türk, her zaman ve her yerde Ermeniler’e böyle -insanca- davranmıştır. Ama Ermeni komitecileri, uzun asırlar boyu ve bilhassa 19.asırda, Türk’ün bu davranışını iftirâlar, yalanlar, isyanlar ve ihtilâllerle cevaplandırmışlardır.
Esat Uras; “Ermeni mes’elesinin ortaya çıkarıldığı günlerden beri Hıristiyanlık âlemi üzerinde tesir yapmak maksadıyla Osmanlı Devleti aleyhinde kullanılan en büyük silâh, İslâmlar tarafından Ermenilerin sırf Hıristiyan oldukları için zulme, tazyike, katliamlara mâruz bulunmuş olmaları idi. İsyanlar, cemiyetler, dâima bu propaganda altında saklanıyordu. Halbuki bir çok Hıristiyan muharrirlerinin de şahâdetleriyle de teyit olunduğu veçhile, bütün devletler içinde din hürriyetine hürmet eden yegâne devlet, Osmanlı Devleti idi.” Dedikten sonra, ecnebi târihçilerden şu fikirleri zikreder:
“Elise Reclusi –Türk hâkimiyeti şahsın, ferdin içine, derinliklerine girmez. Binâenaleyh, birçok cihetlerden halk kitlelerinin muhtariyeti, serbestîsi Türkiye’de, Garbî Avrupa’nın en ilerlemiş memleketlerinden daha mükemmeldir-” diyor.
Ubiçini de aynı şeyi söylüyor: “Hürriyet-i vicdâna/vicdan hürriyetine gelince, Tükiye’de hâkim olan din, diğer dinler hakkında Hıristiyan devletlerde ender görülen bir müsâmaha göstermektedir.“
Romanya’lı maruf Profesör N.lorga da(*), “Onsekizinci asır sonlarında Polonya’lı seyyah Mikoscha’nın “Türkler tarafından Ermeniler’e, başka bir millete ibraz edilen derecenin çok üstünde hürmet ve saygı gösterilmektedir. Ermeniler aynı zamanda Rumlar’dan ziyâde Türkler tarafından verilmiş mezhep hürriyetine mâliktirler” dediğini naklediyor.(**)
(*) Esat URAS şu kaynağı verir: Geschichte des Osmanichen Reisches, Cilt 5, s.606.
(**)Esat URAS, Târihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, s.1767, Ankara, 1950.