Ermeni Soykırımı İftiraları-4

0
509

Rupert Furneaux isimli Fransız yazar, Gazi Osman Paşa’nın Plevne Müdafaası’nı anlatan eserinde şöyle der:

(…Plevne’deki savaş ressamlarından biri olan Irving Montagu, iki ilginç olaydan söz etmektedir. Montagu, Osman Paşa’nın Plevne’den çıkış yaptığı gece Skobelev’in karargâhına bu haberi getiren Yahudi’yi görmüştü. Yıllar sonra aynı Yahudi’ye Londra’da Calodonian Sokağı’nda kartpostal satarken rastlamıştı.

Montagu,1879’da bir Bristol gazetesinde şöyle bir haber okumuştu:

“30 ton insan kemiği Plevne’den Bristol Limanı’na getirilmiştir.”

Ufacık bir Balkan kasabasını ele geçirmek ve savunmak için hayatlarını verenler, İngiliz topraklarını gübrelemekte kullanılıyordu.)(1)

Evet… Bütün dünyânın yıllar yılı yıkmaya uğraştığı, fakat iyiden iyiye güç kaybettiği bir sırada dünyâ askerlik târihine yepyeni ve şanlı bir sayfa ekleyen Osmanlı; Plevne’de bir Yahudi’nin Rus Komutanı hesâbına casusluk yapması sonucunda, yenik düşmüştü.

Siperlerdeki askerlerin yerine korkuluklar yerleştiren Gazi Osman Paşa, düşman çemberini gizli bir harekâtla yarmak üzereyken; üstte sözünü ettiğimiz Yahudi, bu plânı bozmuştur.

Bu noktaya bir “mim” koyarak, başka bir husûsa dikkat çekelim.

Plevne’de dünyâya parmak ısırtan bir askerî ve siyâsî dehâ ile “hasta adam” iddialarını reddeden Osmanlı Paşası, toprağa düşen bunca şehidin İngiliz topraklarını gübrelemek için kullanılacağını bilseydi, acabâ ne yapardı?

Tonlarca Türk’ün cesedini Plevne’den Bristol’a taşıyan İngiliz; bunlarla topraklarını gübrelemiş… Hep başkalarını maşa olarak kullanıp, dünyâ siyâsetinde kendince başarılar kazanmış ve ne tuhaf bir tecellîdir ki; ülkemizdeki “sömürge aydınları” tarafından da yıllar yılı bir medenî batı ülkesi olarak insan haklarına saygılı diye, örnek gösterilmiştir.

Hâlbuki târihî karakteri ve insanlık anlayışı bakımından Müslüman – Türk’ün eline su dökemeyecek bir geçmişe sâhip İngilizlerin, insan kemiklerini gübre olarak kullanma barbarlığında, şaşırtıcı hiçbir şey olamaz!

Biz Türklere “insan hakları” dersi vermek hiçbir Batı ülkesinin, haddi değildir.


Biz, bu yazı dizisinde, ne Plevne müdâfaasının şanlı menkıbelerinden ve ne de dünyânın çeşitli bölgelerinde cereyan eden insanlık dışı İngiliz siyâsetinden söz edeceğiz.

Ancak, yazı dizisini okurken, İngiltere’ye taşınan otuz ton insan kemiğinin her dâim hatırda tutulması gerektiğini düşünüyoruz.

İnsanlık târihi açıkça göstermektedir ki; bir “efendi millet” olan Türkler, himâyeleri altındaki bütün kavimlere dil, din ve töreleri bakımından tam bir hürriyet tanıyan yegâne millettir. Buna rağmen, koruyup kolladığı bu topluluklar -bihassa Ermeniler- tarafından en fazla kalleşliğe mâruz kalan yegâne millet de gene Türkler’dir.

Günümüzün aktüel mes’elelerinden olan ve Tanzimat’tan bu yana gündemden hiç düşmeyen Batılılaşma mevzûunda dikkat çekici bir noktaya gelmiş bulunuyoruz.

“Sömürge aydınları” ve bâzı gayretkeş politikacılar tarafından ne kadar reklâm edilirse edilsin, hangi çapta yaygara koparılırsa koparılsın; Avrupalı nazarında Müslüman – Türk’ün batılılaşmasına veya Avrupa Birliği’ne kabûl edilmesine imkân ve ihtimâl yoktur. Birazcık târih bilgisi olan herkes bunu bilir. Zîra bu katı gerçeği bizim kulaklarımıza yaşlı târih söylemektedir.

Avrupa Birliği’ne alınmamız için -eğer mutlaka o birliğe katılmamız gerekiyorsa- en büyük engel, işte budur; Türk Müslümanı olmak!

(1) Tuna Nehri Akmam Diyor, Sayfa: 298, Rupert Furneaux – Milliyet Yayınları, I.Baskı 1971.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.