(… Zaman hep o zaman, eskiden ne ise şimdi de o.
Ancak o zaman şatafatlı olan tecellî şimdi nihan. Bir gün Resûlullah (S.A.) minberde hutbe okurken münâdîler şehre erzak geldiğini haber vermeye başlamışlar.
O sıralarda kıtlık son haddinde imiş.
Bir anda herkes hutbeyi bırakıp koşuşmuşlar ve Resûlullah’ın yanında kendisini dinleyen iki kişi kalmış.
O zaman Hazret-i Resûl: “Eğer siz de gitseydiniz, Allah dünyâyı yakardı” buyurmuş.
İşte zamân-ı Saâdet ve işte o zamanda Resûlullah’ı anlama derecesi. İnsanların pek çoğu el, ayak vesâir âzâmız gibi ne yaptığını bilmeden yapar.)
Sâmiha AYVERDİ – Mülâkatlar, Sayfa 307.
..Efendimin Kâdirî Şeyhlerinden Bahreddin isminde bir bendesi vardır.
Efendimi gördükten sorna tâcını, abâsını terkedip onun kapısında kul olmuş bütük bir insan. Fakat zâhir ilmi cihetiyle hafiftir.
Bir gün cuma namazında hutbe okunurken “Huffeti’l-cennetü bi’l-mekârihi ve Huffeti’n-nârû bi’ş-şebevâr” (Tercümesi: “Cennet, hoşa gitmeyen şeylerle kuşatılmıştır; cehennem ise hoşa giden şeylerle çevrilmiştir.”) hadîsinin ilk kelimesini yanlış okuması üzerine cemaatten bir müftü yerinden fırlayıp “huffet huffet” diye yanlışı tashih eder.
Şimdi o cemaate karşı hatîbin hicâbını bir düşünün.
İslâmî incelikte böyle kalp kırma var mıdır? Fakat netîcede ne oldu? Bu zavallı müftü delirerek tımarhânede öldü.
Biz insanlar kendimizden varlığı, enâniyeti silmedikçe hiç bir şey olmamıza imkân yok…
Geçenlerde Andrê Maurois’nın bir eserini okudum. Bu kitabın içinde ayrıca bir piyes mevzuunun kanavası da vardı. Mukaddimede bir kukla oyuncusu gözüküyor.
Devâsa beyaz sakallı bir adam.
Bir kutudan kuklalarını çıkarıp onları nasıl kullanacağını îzah ediyor. Bunların içinde âşık-mâşuk, zengin-fakir, hâkim-mücrim her çeşit tip var. Birinci perdede bunlar kuklacı tarafından ipleri idâre edilerek sahneyi dolduruyorlar.
İkinci perde de ayni şekilde başlıyor.
Fakat şahıslardan biri öyle bir istan vaziyeti alıyor ki, artık ip kumanda edemez oluyor.
Ve diğer arkadaşlarını da kuklacının elinden kurtulma çârelerine dâvet ediyor ve böylece de bir kıyâmet bir karışıklıktır başlıyor. Robotların kendileri iyaratana bir nevi isyânı.
Fakat ipleri gevşek bıraktığı için bu isyân fırsatını bulan âsî kuklayı nihayet kuklacı kırarak, iplere hâkim oluyor. Ve oyunu da bu sûretle istediği gibi bitiriyor.
Sâmiha AYVERDİ – Mülâkatlar, Sayfa 313