İstiklâl Marşımızın 1921 yılında kabûl edilişinin yıldönümünü kutladığımız 12 Mart’ta,
Millî Şâirimiz Mehmed Âkif Ersoy’u merhum Nurettin TOPÇU’nun doyumsuz satırlarıyla anıyoruz ve her iki büyük fikir adamına Allah’dan rahmet niyâz ediyoruz.
Hurafelerle tantanaların vatanı olan doğu dünyâsında, yaldızdan ve yalandan gıdâlanmış dimağlar, nice zamanlar Âkif’i, alelâde bir nazımcı olarak tanıdılar.
Bu ülkenin biraz insaf sâhipleri ise onu nihâyet bir şâir yapabildiler. Ondaki büyük idealisti tanıtacak ruh doktoruna, Doğu’muzun zevkperest edebiyat üstadları arasında rastlamak elbette kabil olamazdı.
Âkif’de asıl büyük olan idealizminin tahlîlini yapacak felsefî düşüncenin henüz hayâta kavuşmadığı bu topraklarda, büyük rûhun sâhibine “softa” diyenler de az değildi.
Çünkü, bin yıllık bir târihin ufukları arkasına sinen Haçlı çocuklarının gerçek simâsını bize tanıtan O olmuştu.
Bir nesli bulanık rüyâsından uyandırmak için, O’nun küremizde ebedî akisler yaratan sesini boğmak gayesiyle ölümünden sonra milliyetçiliğinin karşısına komünistlik, ahlâkçılığının karşısına masonluk cereyanları dikildi.
(….) Bu kubbenin içinde “Âkif” isminden ebedî akisler bırakan kader, az zamanda bir neslin rûhundan, bütün ideali silip süpürdü.
(…..) Bütün ömrü, elem ve aşk hayâtı olan idealist şâir, gerçek bir havarinin hayâtını yaşamıştı.
“Âsım”ı aşkiyle, ıstırâbının ifâdesiyle, imânının çağlayan terennümleriyle, gençliğimize örnek yapabilmek için çırpındığı bu topraklarda, kendisini anlayıp idealinin arkasından giden belki bir küçük zümre bıraktı.
Ancak, bu bir avuç gençlik imanlıdır, irâdelidir; idealin bestelediği terennümlerle çarpan kalbinde gizli kuvvetler barınmaktadır. İmansızlara karşı, bütün silâhı sabır, bütün varlığı ıstırap irâdesi olan bu nesil bugün, mukaddes vazifesinin ne olduğunu artık biliyor.
İnsan için kurtuluşun, bilhassa sefillerle ruhsuzları kurtarmakla kabil olduğunu pek iyi bilen bu genç nesil, asrımızda yepyeni bir iman mektebi açan Mehmed Âkif’in öz çocuklarıdır.