Saf, tertemiz bir gönülden üç yüz beyit söyledim. Bunların hepsi, tabiatımın ve idrâkimin bâkir kızlarıdır.
Tabiat, onların hepsini süsleyerek meydana çıkardı; akıl da adlarını SAÂDET-NÂME koydu.
Gâfilliğinden, kulağı pamukla tıkalı bulunan bir kimse, onu okusa da yine unutur.
Benden, söz incisi dizmek, bahtı iyi olan kimseye de bu sözlerle amel etmek düşer.
Ben sana bu hazînenin kapısını açıp, anahtarını eline verdim.
Âb-ı Hayât’ı, tuzlu sudan ayırt etmen için, bütün diğer sular arasından sana şarâbı tattırdım.
Mânânın yüzünü can gözüyle gör ve mânâyı bir kenara bırakarak sûrette kalma!
Eğer akıl ve düşünce ile bu sözleri inci gibi kulağına takmak istersen ve saâdetin her işinde sana dost ve yardımcı olmasını dilersen, bu yüksek ve değerli sözleri elden bırakma!
Bir kimsenin bu sözlerden nasîbi olmazsa, o şahsı ayıplama. Çünkü köre haraç yoktur.
Bunları kulağında tut. Çünkü bu, değerli bir inci ve Hüsrev oğlu Nâsır’ın sözüdür.