Beni neden diktiniz bu saksıya?
Saksılar benim için değil: Ben, dilediğim gibi kök salabilmeliyim. Tavanların altı yerim değil benim.. Ben gözümü açınca üstümde gökyüzünün mavisini bulabilmeliyim.
Duvarların, kornişlerin yaldızı ve perdelerin ipeği benim için değil. Ben yayla gecelerinin serinliğini içip onunla dolabilmeliyim. Bu tuğlaları, parmaklıkları geçit vermeyen kafesten kurtulabilmeli; dikenlerimle ipeğin ve yaldızın parıltısını yolabilmeliyim.
Perdeler arkasında günler ne kadar kısa, geceler ne kadar basık. Ben doğmuş güneşle, doğacak ay’la karşı karşıya olabilmeli ve doğudan batıya, batıdan doğuya gölgemin ölçebildiği kadar yere gölge salabilmeliyim.
Yapraklarımla ancak rüzgâra selâm verebilmeli, dallarımla yalnız rüzgârın selâmını alabilmeliyim.
Ben camların, camekânların aynaların değil; karın, kışın, güneşin çiçeği olabilmeliyim. Tertemiz ışığımı ve gölgesi yağmurundan yumuşak, yağmuru gölgesinden serin bulutumu bulabilmeliyim.
Köklerimle şu mübârek toprağın ılık karanlığına, dalımla köklerin mavi suyuna dalabilmeliyim… Ve dilediğim gibi yeşerip, dilediğim gibi solabilmeliyim.
Arif Nihat ASYA