Cumartesi, Mart 8, 2025
Ana SayfaMizahSebâidü-Düse

Sebâidü-Düse

Bir zamanlar, İstanbul’un tanınmış nüktedanlarından Kambur Nazif’le Borazan Tevfik, Köprü’nün Ada İskelesi’ndeki gazinoda tavla meraklısı ve o civarda adı “Çerkes” diye tanınan birinin her gün büyük oyun oynayarak çok para kaybettiğini öğrenirler. Her ikisi de para bakımından ‘temiz’(!) oldukları için, bir yerden bir altın borç bularak, gazinoya giderler.

Derken kapıdan söz konusu Çerkes sökün eder. Şöyle onlara bakar ve:

-Tavla mı oynuyorsunuz?

Yollu, girizgâhla yanlarına sokulup, biraz seyreder. Sonra sorar:

-Nesine oynuyorsunuz?

Kambur Nazif:

–Paketine!

Diye karşılık verince:

-Adaam! Ben de sizi büyücek bir paraya oynuyorsunuz sanmıştım.

Der.

-İsterseniz büyük de oynarız.

-Beş oyun, bir altın!

-Tamam, buyurun!

Tevfik yerinden kalkar, oraya yeni arkadaş oturur. Birbiriyle tanışmayan rakipler arasında âdet olduğu gibi, iki taraf da tavlanın altına birer altın koyar ve parti başlar.

Nazif, rakibinin gözünü korkutmamak için dört oyun verir, sonra dört oyunu alır ve iş, son oyuna… Sonra da son zara kalır. Çerkes’in dört pulu kalmış ve kazanması için mutlaka çift atması gerekiyor ki bu da imkânsız. Çünkü Nazif, adama hileli zarı vermiş.

Çerkes zarı sallar sallar; bir “se bâi dü” atar ve sanki çift atmış edâsıyla:

-Afferin düsse!

Diye tavlayı kapatır ve altınları cebine atar. Nazif’le Tevfik ne yapsınlar? İkinci bir altın lira yok ki oyuna devam etsinler. Nazif:

-Beyim, der, yanlışlık var… O zar düsse değil sebâidü idi.

-Aman efendim koskoca düsse sebâidü olur mu? Hem ben düsse dedikten sonra…

-İyi ama sizin düsse demenizle de sebâidü düsse olmaz, verin paraları!

Çerkes, bunu duyunca kaşlarını çatar, eliyle belindeki kamanın kabzasını okşayarak, kıpkırmızı bir suratla:

-Benim düsse dediğim zara sebâidü diyenin, Allah bir hakkı için karnını deşerim.

Diye hükmü kesinleştirince, Kambur Nazif Borazan Tevfik’e döner:

-Söylesene Tevfik… Düsse miydi, sebâidü müydü?

Tevfik’in tombul çehresinde endişeli bir hava eser; yumuk gözleri adamın belindeki kamaya gider:

-Vallahi Nazif’ciğim, bana da düsse gibi geldiydi.

Diye cevap verir.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
Benzer Yazılar
- Advertisment -

Popüler Yazılar

error: Muhtevâ korumalıdır!