Bir kimseden bahsederken, söylemiş olduğu sözlere yarı alay tarzında gülüştük. Hocamız eliyle sükût işâreti yaparak:
-“Bir gün Hazret-i Ayşe pencereden bakıyordu. Efendimiz’e: Bakın yâ Resûlallah, uzun boylu bir adam geçiyor, dedi. Efendimiz Hazret-i Ayşe’yi susturdular ve: Gıybet ettin yâ Ayşe, insan kanı içtin… parmağını sok da istifrâğ et! Buyurdular. Hazret-i Ayşe parmağını ağzına soktu ve istifrâğ edince boğazından kan geldi.
Gıybet, zem ve istihfaf, bâhusus dervişlik yolunda bulunduğunu iddiâ eden kimselere yakışacak hal değildir. Ama yapılıyor. Hepiniz böylesiniz.”
Münîre Hanımefendi:
-Bunlar huzurda söylenecek sözler değil ama yine söylüyoruz.
-“Her yer efendinin huzurudur.”
-Efendim, siz af buyurun!
-“ Siz kendi kendinizi affedin böyle işlerden. Kendi hatâmız baştan aşmış. Bir de âlemin kanını içmeyelim. Dikkat ediniz… herhangi bir yerde konuştuğunuz lâfları şöyle bir tartınız, mutlaka yüzde sekseni dedikodu, yirmisi gıybettir.
Allah için konuştuğunuz ise, ya yüzde sıfır ya da yarımdır. Lâf söylemeyi bilmiyorsanız susmayı da mı bilmiyorsunuz. Onun için Resûlullah Efendimiz: Ya hayır söyle ya sus, buyuruyor.