Geçtiğimiz günlerde Millet Meclisi kürsüsünde Kütahya ile ilgili konuşan bir hanım milletvekilimize, bir başka hanım vekil tarafından temelsiz, dayanaksız ve saçmalık dolu sataşmada bulunuldu.
Sataşmanın odak noktasını Hz. Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled’in Kütahya hakkında medhiye dolu meşhur Gazeli teşkil ediyor ve Konyalı vekil, söz konusu gazelin Kütahya için değil, Beyşehir hakkında yazıldığını(!) ve oraya âit olduğuna dâir Beyşehirlilerin “patent” aldıklarını(!) söylüyordu.
Bütün kaynaklarda bu gazelin hangi şehir için medhiye olduğu tartışmasız olarak bilinmektedir. Sultan Veled, bu gazeli Kütahya için yazmıştır. Buna dâir küçücük bir şüphenin bile bulunmadığı, sayısız akademik tebliğ, araştırma, makale, tez ve kitabın varlığı ile sâbittir.
Ayrıca ilim çevrelerinin ortaya koyduğu bu kabil tebliğ, tez, makale ve kitaplar, Sultan Veled’in “Kütahya Gazeli” ve benzeri durumlar için yegâne ve yegâne “patent”tir.
Üstelik başkaca hiçbir mercî, bu konuda patent vermeye yetkili olamaz.
Patentin kendisi, işte bu akademik eserlerdir.
Şimdi biz, üstte bahsi geçen ilmî tez, tebliğ ve makalelerden birkaçından örnek sıralayarak, bu gereksiz; saçma ve hiçbir ciddî tarafı olmayan Konya milletvekilinin iddiâsını böylece çürütmüş olalım. Eğer bu örneklerle yetinmeyenler varsa, internetten sayısız belirsiz belgeye kolayca ulaşabilir.
Şu cümleler, Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Gör. Veysi Dörtbudak’ın bir araştırmasından alınmıştır:
Sultan Veled ve Kütahya
(…) I. Yakup Çelebi Döneminde Sultan Veled (R.A.)hazretleri, Konya’dan kalkarak Beyşehir, Eğirdir, Karahisar-ı Devlet ve Denizli yoluyla Kütahya’ya gelmiştir. Kızı Mutahhara Âbide Hatun (R.A.) burada yaşamaktadır.
İhtimaldir ki birçok şehre halifeler gönderen Sultan Veled (R.A.) Hazretleri buraya da halifeler göndermiştir. Kızının yaşadığı bu şehre ve güzelliğine hayran kalan Hazret şehri öven ve:
“Ne başed hem-çü Kütahiyya şehri
Honek ân kes ki der vey nîşest şehrî”
Diye başlayan bir şiir yazmıştır. “Kütahya şehri gibi bir şehir olamaz, ne mutlu orada oturan kimseye. Saadeti yaver olup…)
*
Aşağıdaki makale ise Dumlupınar Üniversitesinden Yrd. Doç Dr. Kadir GÜLER Hoca’ya âit:
SULTAN VELED’İN KÜTAHYA GAZELİ(*)
Edebiyatımızın özellikle klasik edebiyatımızın dikkat çeken konularından biri de şehir methiyeleridir. Şehirler için yazılmış şehir methiyelerinin başında şehrengizler, belde/ bilâdiyeler ve tarifât/tarifnameler gelir. Yine elden çıkan şehirler için yazılan mesâir/şehir mersiyeleri de bu türden şiirlerdir.
Methiyelerde şair, ilgili olduğu çevresini özel mekânlarıyla anlatmayı sever. Şehirler bahar mevsiminde bir başka güzeldir. Mekân renk cennet ilgisi dikkatimizi çeker. Bu şiirler tarihi ve coğrafî olarak önemli bilgiler içerir. Doğduğu veya yaşadığı şehri öven şairler bu şehirleri redif olarak kullanarak da şehre vefa duygularını samimiyetle ifade etmişlerdir. Şehrengiz türü şiirlerin on üçüncü asırdan beri edebiyatımızda yer aldığını görmekteyiz.
Bu tip methiyeleri ilk söyleyen Hz. Mevlânâ’dır. Konya’yı Medinetü’l-evliyâ diyerek öven Mevlânâ, Divan-ı Kebir’de Konya’yı Semerkand ve Buhara’dan üstün göstermektedir.
Sultan Veled şehir methiyesi yazan ilk hal ehli şuaradandır. Sultan Veled Konya’ya iki, Kayseri, Aksaray ve Kütahya’ya bir gazel yazarak bu şehirleri farklı yönleriyle övmüştür.
Sultan Veled Konya’yı can şehri görür. Konya Hümâ kuşu’nun yuvasıdır.
Konya insanı saf altındır. Bu şehir şehirlerin padişahıdır. Konya hem cennet hem huridir. Kayseri, Sultan Veled için seçilmiş ulu kişilerin şehridir. Bu kişiler hayır hususunda benzersizdir. Sultan Veled’in kaleminde Aksaraylılar iki cihana bedeldir. Aksaraylılar Sultanın elindeki yay gibidir. Onlar, doğruluk madeninin cevheridir.
Edebiyatımızda medhedilen ilk şehirlerden biri de Sultan Veled’in övdüğü Kütahya’dır. Sultan Veled Kütahya’yı soyut ve somut yönlerini bir arada ifade ederek kutsal şehirlerden biri saymaktadır. Sultan Veled Kütahya’yı nurânî bir şehir olarak nitelendirir çünkü bu şehir gönlünü yüzüne yansıtmıştır. Ona göre içi dışına yansımış bir şehirdir Kütahya ve bu şehir bağı, bahçesi, pınarları ve dereleri ile cennete benzer.
Kütahya gazeliyle bu şehir için methiye kaleme alan ilk şair sayılan Sultan Veled 1226 yılında Larende/Karaman şehrinde doğdu.
Sultan Veled’in asıl adı Bahâeddin Muhammed’dir.
Muhammed Bahâeddin Veled’e adını dedesi vermiştir. Küçük yaşta annesini kaybeden Sultan Veled’e Mevlânâ yakın ilgi göstermiş ve onu kendi rahlesinde yetiştirmiştir.
İlmi eğitimini Şam ve Halep gibi şehirlerde tamamlayan Sultan Veled, Konya’da babasının çevresinde yer alan Tırmızî, Şems, Zerkûbî ve Hüsamettin Çelebi’den de dersler alır.
Sultan Veled babasının vefatı üzerine Hüsamettin Çelebi’yi halife olarak kabul etti. Onun 1284 yılında vefatı üzerine Mevlevi postuna oturdu.
Bu tarihten itibaren Mevleviliğin sistemleştirilmesi için uğraştı. Konya dışında tekkelerin yayılması için Anadoluyu dolaştı. Sultan Veled, 1312 yılında Konya’da vefat etti. Kabri Mevlana Hazîresinde babasının yanındadır. Sultan Veled’in Farsça Divanı, Mesneviyyâtı (İbtidâ-nâme, Rebâb-nâme, İntihâ-nâme) ve Farsça Maârif adlı eserleri vardır.
GAZEL-İ KÛTÂHİYYE (mefâîlün mefâîlün feûlün)
Nebâşed hemçu Kûtâhiyye şehrî
Honok ankes ki der vey şest şehrî
Kütahya gibi bir şehir olmaz ki!
Ne mutlu o şehirde bir ay yaşayan kişi
“Dünyada Kütahya gibi bir şehir bulunmaz. Bu şehirde bir ay oturana ne mutlu!..”
Veger do şehr şîned ez se’âdet
Fuzûn ez had bered hazzî yu behrî
İki ay otursa saadet içinde
Hazzını, nasibini alır fazlası ile
“Eğer insan bu şehirde saadet içinde iki ay oturursa haddinden fazla sevinç duyar ve nasiplenir.”
Misâl-i şem’ kollî vech-i mahzest
Nebâşed nûr-ı û râ hîç zahrî
Bir mum gibi benzer parlak yüze tümüyle
Hiçbir şey destek veremez onun ışığına
“Bu şehir bir mum gibi parlak yüzüyle her tarafı aydınlatır, onun ışığı eksilmez ve o nur kimseyi karanlıkta bırakmaz”
Hemîmâned be cennet der letâfet
Berû mefrist yârab cevr u kahrî
Latiflikte benziyor cennete
Yarabbi! Ona cevir, kahır gönderme
“Yâ Rab, güzelliğiyle tıpkı cennete benzeyen bu yere üzüntü ve sıkıntı gönderme.”
Nigâr-i şekkerîn râ bîgunâhî
Kesî hergiz horâned câm-ı zehrî
Tatlı sevgiliye hiçbir günahı olmadığı halde
Zehirli kadehi içiremez ona hiçbir şekilde
“Hiçbir günahı olmayan bu tatlı sevgiliye kimse zehirli kadeh içiremez.”
Derû her gûşeî bâgî yu râgîst
Derû her sû revân ‘aynî yu nehrî
Bağlık bahçeliktir onun her köşesi
Pınar, nehir akar onun her yanında
“Onun her bir köşesi bağ bahçedir ve her tarafında pınar ve nehir/dere akar.”
Derû yek kal’a-yi mahsûn u mevzûn
Nedîde kes çonan der hîç dehrî
Sağlam düzgün bir kale vardır onda
Kimse görmemiş benzerini dünyada
“Onun benzerini dünyada hiç kimsenin görmediği sağlam, düzgün ve tahkim edilmiş bir kalesi vardır.”
Fedâ bâd ançonan şehr-i nikû râ
Hezârân çon Herî yu Merv vu Ehrî
Feda olsun böyle güzel bir şehre
Heratlısı, Mervlisi, Eherlisi, binlerce
“Herat, Merv ve Ehrî gibi binlerce şehir böyle güzel bir şehre feda olsun.”
Veled râ hüsn-i û çon geşt rûşen
Senâyeş ber melâ zân gerd cehrî
Veled onun güzelliğini kavradı iyice
Bu yüzden açıkça girişti övgüsüne
“Veled onun güzelliğini samimiyetle hissedince, övgüsünü Mollaların huzurunda açıkça söyledi.”
NOTLAR:
- 1. Sultan Veled’in bu gazeli, F: N.Uzluk’un bastırdığı Farsça Divânı’nın 810. gazelidir ve 9 beyittir. Bu dokuz beyit bazı metinlerde sekiz beyit olarak kaydedilmiştir. Mevlevilerde On sekiz rakamı kutsallık taşımaktadır. Dokuz, on sekiz, otuz altı rakamı Mevlevi şiirinde önem arz etmektdir. Mesnevi’nin ilk on sekiz beyti bu yönüyle dikkat çekicidir.
- 2. Sultan Veled bu gazeliyle Kütahya’yı Türkistan’ın önemli kentleri Herat, Merv ve Ehri ile kıyaslayarak aslında Kütahya’nın Türk dünyası için ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Sultan Veled’in Ehrî’yi Kütahya ile kıyas etmesinde kızı Mutahhara Abide Hatun’a, damadı Germiyan Beyine ve onun ceddi Argun Han’a bir gönderme olarak düşünülebilir.
- 3.Sultan Veled’in bu şiiri bazı yayınlarda birbirinin tekrarı çevirilerle yer almaktadır:
Kütahya gibi bir şehir olmaz. Ne mutlu Kütahya’da bir ay oturana.
Şansı olup da iki ay oturacak olan birisi, ondan hesapsız istifade eder.eyatı ve
Kütahya, bir güneş gibidir. Her tarafı yüzdür ve o yüzün, karanlığı yoktur.
Güzellikte cennete benzer. Yâ Rab! Ona eziyet, sıkıntı ve kahır gösterme.
Hiç, kusursuz bir güzele zehirli bir şerbet içirilir mi?
Onun her köşesi bir bağ ve bahçedir. Her tarafından pınarlar ve nehir akmaktadır.
Onun, duvar içine alınmış, muhafaza olunmuş güzel bir kalesi vardır. Onun gibi, dünyada hiçbir şehir görülmemiştir.
Böyle güzel şehre, bin Herat ve bin Merv feda olsun.
Sultan Veled de, onun güzelliği belli olunca herkesin yanında onun övgüsünü
açıkça söylemektedir.
Bu makalemizle bu gazel her yönüyle incelenerek düzeltilmiş bir biçimde araştırmacılara ve Kütahya kamuoyuna sunulmaktadır.
- 4.Sultan Veled’in bu şiiri çeşitli yayınlarda metnin dışında farklı şehir isimleriyle birlikte yazılmaktadır. Aşağıdaki metinde yer alan ifadelerin ve isimlerin metnin aslında almadığı görülmektedir. Asıl metinde cennetin altı ve üstü gibi ifadeler yoktur. Bu ifade Nedim’in İstanbul Kasidesi’nin 3. beytinden mülhem olabilir. [Altında mı üstünde midir cennet-i alâ]…
Yine asıl metinde Lahor, Keşmir ve Tebriz isimlerine de rastlanmamaktadır.
Kütahya’da çok yaygın olan, birkaç beyti çevrilmeyen, çevrilen beyitlerin yanlış çeviri ifadeleri taşıdığı farklı bir metin de şöyledir:
“Kütahya’da bir ay kalana ne mutlu, İki ay kalacak olursanız, daha fazla müstefid ve münfeyiz olursunuz. Kütahya kusursuz bir güzeldir. Böyle kusursuz güzele zeval olur mu? Ya Rab, bu memlekete kaza-bela verme, Cennet Kütahya’nın ya altındadır ya üstünde, Feda olsun Lahor, Keşmir, Tebriz Kütahya’ya.” Bu yazımız şehrimizde farklı bilinen bu söyleyişe de açıklık kazandırmıştır.
- 5.Bu şiirle ilgili neresi olduğu araştılmadığı için çevirilerde anılmayan bir isim de Ehrî şehridir. Herî’nin Herat olduğunu yazanlar nedense Ehrî adına makalelerinde veya bildirilerinde yer vermemiş ve Ehrî’yi görmemezlikten gelmişlerdir. Bu makalede Ehrî şehri ilk defa açıklanmaktadır:
HERÎ/HERAT:
Bugün Batı Afganistan’ın önemli şehirlerinden biri olan şehir İpek yolunun kadim şehirlerindendir. İran Horasanına komşu tarihi bir kenttir. Hüseyin Baykara, Ali Şir Nevai, Molla Cami, Fahrettin Razi’nin yetiştiği bir şehirdir. Semerkant ve Buhara’dan sonra Türkistan coğrafyasının ve bölgenin en önemli kültür merkezidir.
MERV:
Afrasyabın kurduğu kenttir. Bugün Türkmenistan sınırları içerisinde Nişabura yakın bir şehirdir. İpek yolunun merkezi şehirlerindendir. Eski Sasani merkezlerindendir. III. Yezdgirin yenilip öldürüldüğü şehirdir. Horasanın merkezidir ve Selçukluların önemli şehirlerindendir. Alparslan’ın ve Çağrı Bey’in türbeleri buradadır. Horasanın Kalbidir. Teke Türkmenlerinin merkezidir. Ebû Müslim Horasânî burada doğmuş. Sultan Sencer ve Yûsuf Hemedani burada yaşamıştır. Bugün Türkmen doğalgazının ortasında bir kenttir.
EHRÎ/EHER/AHAR:
İran’da Doğu Azerbaycan eyaletinde Tebriz ile Bakü arasında Kâşân şehrinin doğusunda yer alan kadim bir şehirdir. Tebriz’e çok yakındır. Doğu Azerbaycan eyaletinin önemli şehirlerinden birisidir. Sasaniler dönemine ait önemli bir merkezdir. Ahar dişbudak ağacı çok olduğu için bu ismi almış olabilir. İpek ve baharat yolu üzerindedir.
Bu kadim şehir İlhanlı Emirlerinden Abaka Han, Gazan Han ve Argun Han’ın merkezi şehirlerinden biridir. Argun Han 1291 yılında ömrünün son günlerini bu şehirde geçirmiş ve bu şehri alternatif bir başkent gibi kullanmıştır. Ehrî’nin Kütahya için önemi Argun Han’la ilgili olmalıdır.
Kızı Mutahhare Hatun’u Argun Han’ın torunuyle evlendiren Sultan Veled bu şehri bu sebeple gazeline almış olabilir. Deprem bölgesi olan Ehrî’nin sıcak kaynak suları meşhurdur. Bu coğrafyada yer alan Germ/Germî şehri de Erdebil’in önemli şehirlerindendir. Otuz bin nüfusu vardır. Nişabur, Rey, Hoy, Erdebil, Eher, Karadağ/ Karacadağ Türkistan’ın, Tebriz eyaletinin ve Horasan’ın çok önemli Türkmen şehirleridir.
Sultan Veled’in bu şiiri Anadolu’da övülen ilk şehirlerden biri olan Kütahyamız’a önemli katkı sağlamaktadır. Bu yönüyle önemli Kamu Kurumlarının ve Arguniyye Mevlevihânesi’nin girişine asılarak faydalanılmalıdır Ve’s-selâm…
TEŞEKKÜR:
Gazeldeki beyitleri inceleyerek eksikliklerini tamamlayan ve mensur çevirime manzum beyitleriyle katkı sağlayan Hocam Prof. Dr. Mehmet KANAR’a şükranlarımı arz ederim… [Nişesten = şesten= oturmak şest < nişest-şîned < nişîned]
(*)YAZILAR, YRD. DOÇ. DR. KADİR GÜLER/ ARALIK 11, 2016
