HİKMET sâhiplerinden biri şöyle söylüyor:
(Dostum! Bugün söz söylemek mümkün iken söyle! Tatlı tatlı konuş, çünkü yarın ecel habercisi gelince, çâresiz olarak dilini çekecek ve susacaksın.
Ağızdaki dil nedir?
Hüner sâhibinin evinin anahtarıdır. Bir dükkânın kapısı kapalı olunca, o dükkânın sâhibi sarraf mıdır başka şey mi, bilinemez.
Akıllılar katında susmak edep ise de, gerektiği zaman konuşmak şarttır. İki şey, akıl kıtlığına belgedir; söyleyecek yerde susmak… susulacak yerde de söylemek.
Bir zamanlar, hikmet sâhiplerinden birinin hatâsını buldular ve:
-“Çok yavaş konuşuyor, düşüne düşüne söylüyor; dinleyenleri fazla bekletiyor” dediler.
Bunu işiten zât dedi ki:
-“Ne söylesem? Diye düşünmek, niçin söyledim? Diye pişmân olmaktan daha iyidir.”
Söz bilen, iyi yetişmiş ve güngörmüş kimseler; önce düşünür, sonra konuşurlar. Sen de öyle yap!
Başkaları seni susturmadan, sen, susmasını bil!
İnsanın, hayvanlardan üstün oluşu, konuşmasından dolayıdır. Fakat eğer doğru söylemezsen, hayvan senden üstün olur.
Lokman Hekim’e:”Hikmeti kimden öğrendin?” diye sormuşlar da cevap olarak şöyle demiş:”Körlerden öğrendim; çünkü onlar, yeri değnekle yoklamadan bir adım atmazlar.”
Sen de öyle yap!
Önce fikir, sonra söz… Önce temel, sonra duvar.
Unutma! Söz, bir oktur.
Oklarını dikkatli harca… Yoksa, çok yaralanırsın.)