‘’…Türk evlâdı, dış ve iç düşmanların kazmış ve kazmakta oldukları çukurlara yuvarlanmış olmak yüzünden bu koyu karanlık içinde millî vicdan ve îman nûrundan habersiz bulunuyor. Onun için de gerçekleri göremiyen gözleri ve hakîkati idrakten mahrum zihinleri ile, şer kuvvetlerin emrinde, zulmün, şekavetin, gaddarlığın ve canavarlığın her türlüsünü, bir bardak su içer gibi rahatlıkla yapıyorlar.
Ne yazık ki, işte bu ellerinde hak terâzisi ve hakîkat endâze ve ölçüsü bulunmayan gürûh, memleketi kan deryâsı hâline getirdi. Niçin mi? Dış düşmanlar öyle istiyor, içtekiler de şerle beslenmiş olduklarından, ya menfaat tuzağından ya da gaflet ve cehâletin emrinden çıkamıyorlar.
Memlekette kargaşalık zirveyi buldu. Bundan ötesini söylemeğe dilim varmıyor. Ne diyeyim hayır olur inşallah. Hz.Mevlânâ: (Allah hakîmdir, O, derd içinden devâ çıkarır) buyurur. Mikrobu hâmil olan—taşıyan—aşının, hastalığa karşı muafiyet –bağışıklık—temin etmesi gibi değil mi? Dilerim bâtıl gider, hak gelir.
Memleket, bugüne kadar bu ölçüde vatan hâini üretmemişti.’’
(Mektuplardan Gelen Ses, Sayfa 46)