Hocalı’daki o korkunç geceyi bir de şâhitlerden dinleyelim:
Cemil Cümşüdoglu Memmedov:
Ruslar tanklar ve bataryalarla şehre girerek evlerimizi darmadağın ettiler. Arkalarından Ermeniler geliyorlardı. Beş yaşındaki torunumu alıp ormana kaçtım. Bir süre karın altında kaldım. Çocuk donmasın diye elbisemi çıkarıp çocuğa sarmıştım.
Artık takatim kalmamıştı. Nehçivanik köyüne gidip Ermenilere torunuma acımalarını söyledim. Beni tahkir edip komutana verdiler. O’da bizi hapsetmelerini emretti.
Burada çok sayıda kadın kız, çocuk vardı. Sonra bizi Askeran’a getirdiler. Karım, kızım, eniştem oradaydı. Onlar tırnaklarımızı çektiler. Zenciler havaya sıçrayıp, yüzüme tekme atıyorlardı. Çok işkenceden sonra beni Ermeniler ile değiştirdiler. Karım, kızım ve torunumdan hiç haber alamadım.
Seriye Talibova:
Gözümün önünde 4 Mesket Türk’ünün, 3 komşumuzun başını Ermeni askerinin mezarı başında kestiler. Rus askerleri ile Ermeniler birlikte, anne babalarının önünde çocuklarına işkence yapıp öldürdüler. Sonra cesetleri buldozerlerle dereye döktüler.
Cemal Allahverdioglu Orucov:
16 yaşındaki oğlumu kurşunladılar. 23 yaşındaki kızımı iki ikiz oğlu ve 18 yaşındaki hamile kızımi elimizden aldılar.
10 yaşında Ramil Hasanov:
Ermeniler gelince ormana kaçtım. 3 gün aç susuz orada kaldım. Susuzluktan ölüyordum. Çokça kar yedim.
Sinan Abdullayev:
Bir gün ormanda kaldıktan sonra Ermeniler bizi bulup Askeran’a getirdiler. Ruslar, Ermeniler, küpeli zenciler çocukların önünde bana işkence ettiler. Sonra bizi içine su doldurulmuş zirzemiye attılar. Sonra boğulmamaları için çocukları bir gün kucağımda tuttum.
Hatice Abdullayeva:
Bir süre yalın ayak ormanda kaldıktan sonra babam, annem ve 16 yaşındaki kız kardeşim soğuğa dayanamadılar. Sağ kalan Hocalı’lar ile beni de esir ettiler. Bizi bir gün aç-susuz döşemesine su doldurulmuş zirzemi de hapsettiler. Daşnak, esirlerle değiştirildim. Şimdi iki ayağımdan da mahrumum.
Mirza Allahverdiyev:
Ermenilerin saldırısından sonra ormana kaçtık. Burada 3 gün aç-susuz kaldık. 28 şubat akşamı bizi kuşattılar. Bizi Askeran’da ölüm hücresine aldılar. Her gün birkaç adamı götürüp öldürüyorlardı. Vahşiler başıma korkunç darbeler indiriyordu. Altın dişlerimi kerpetenle çıkardılar. İki kaburgami kırdılar. 18 gün sonra bizi değiştirdiler. Babamı, iki kardeşimi, kardeşimin oğlunu öldürdüler.
Salman Kasimov:
Ermeniler Hocalı’ya girdiğinde hepimiz ormana kaçtık. İlk once 300 kişi kadardık. Gülaplı’ya doğru gidiyorduk. Orada Ermeniler topluluğun önünü kestiler. (çatışmada Abdullah’ı öldürdüler.) Herkes kaçıp dağıldı.
11 kişi kaldık. Tevfik’in annesi yanımızda öldü. Ben paltomu onun üzerine örttüm. Sonra muhasaradan çıkmak için ilerledik. Ama nereye gidersek Ermenilerin arkamızda olduğunu hissediyorduk. Yediğimiz ancak kardı. Hepimiz halden düşmüştük. Geçtiğimiz yerlerde çok ceset vardı.
Görüştüğüm Hocalıların hepsinin acı sonuna yanıyorum. Onları kendime en yakın kardeş sayıyorum. Hocalılı herkes mâsum, arkasız insan tesiri bırakıyor üstümde. Ama Gülalı Mehraliyev’in olayını hiç unutamıyorum. Gülalı’nın çektiği acı çok ağır acıdır.
Gülalı Mehraliyev:
“6 gün kadar ormanda kaldık. Aç-susuz ormanda kızımla meşakkatler çektik. Gece ormanın ürkütücülüğü, soğuğu, ayazı devamlı beklenen Ermeni korkusu zavallı kızımın ödünü kopardı. Zavallı yavrum dayanamadı”. Güleli bey için için ağlıyordu.
“Kurumuş bir halde kızımın cesedinin yanında oturdum. Bedbaht kızıma göz yaşı döküyordum. Yavrum 20 yaşındaydı. Sekiz ay önce düğünü olmuştu. Dişimden tırnağımdan artırıp kızıma çeyiz almıştım, düğün yapmıştım. Şimdi zavallı yavrum toprağa uzanmıştı. Halsiz, hareketsiz uzanmıştı.
Zavallı kızımdan güçlüklede olsa ayrıldım. Ormanda yürüyordum. Şelli istikâmetine yönelmiştim. Ermenileri gördüm. Bir kütüğün içerisine saklandım. Ermeniler şans eseri beni görmedi. Bir müddet kütüğün içerisinde kaldım.
Korkudan çıkamıyordum. Sonra bin bir güçlükle Agdam’a gelip çıktım. Ancak kızımın cesedinden nigârânım. Bir tek onu getirip, onu gömebilseydim huzura kavuşurdum. Cesedin yeri çok iyi aklımda ama oraya gitmek mümkün olacak mi?”