T.U.-Sâmiha Annemiz, hatâlarımızı da söyleyip, uyarıyor.
(Tanzîmat, Türk’ün târihî devamının ve beka zincirinin yekpâreliğini yediden yetmişe kütleleri lehimleyen inanç unsurunu zedelemiştir. Bu tahribattan ne yazık ki âile müessesesi dahi masun kalamamış ve can evine düşen kurt da, memleketin bu en küçük fakat en sağlam hücresini için için kemirir olmuştur.)(ATO Sempozyum, s.143)
(Türk milletini altı yüz sene idâre etmiş olan ruhta, Osmanlıların doğru hareketleri olduğu kadar yanlışlıkları da bulunduğu âşikârdır. Ama ne yazık ki, bugün biz, durmadan Osmanlı seferlerinden söz ederek insânî, içtimâî adâlet, nizâmî ve medenî çıkışlarını örtülü geçiyoruz.
Sevaplarını değil günahlarını ele alıp yola çıkmayı âdeta vazîfe olarak benimsemiş olduğumuzdan târihe leke sürmekten de çekinmiyoruz.
Selçuklulara gelince, Osmanlı Türklüğünün, onun bir devâmı olduğunu dahi genç nesillere sûret-i mahsûsada/özellikle bildirmiyoruz.) (*)Dünden Bugüne Ne Kalmıştır, s.107-108
(…Osmanlı Devleti’nin 1878’deki bir müşkül gününde Kıbrıs’ın idâresi İngilizlere verilince, onlar da ilk iş olarak buradaki Müslüman-Türk unsuru göçe mecbur etmek sûretiyle yerlerine Yunanistan’dan getirdikleri Rumlarla bir haçlı tarafgirliği yapmakla, daha o zaman Türklere haksızlık etmiş bulunuyorlardı.
Şimdi de bu günahlarına ilâveten Rumlara destek vermek sûretiyle yeni hatâlar işlemekten çekinmediklerini acaba kaç kişi bilmektedir?)
(Sâmiha AYVERDİ –Paşa Hanım, s.85)
T.U.-Şimdi birkaç cümle de aşka dâir efendim:
“Aşk… İnsanı beşer kütlesinden temyîz eden kuvvet… Aşk… tükenmez bir sermâye!.. Aşk, ölçüsüz sevgi… Aşk, sevdânın kemâli…”(7.s.)
“Kader; insanın kendi varlığı ile berâber yuğurulmuştur. Ondan içtinâb edilemez. İnsan, kaçmak istediği kaderini berâberinde götürür.”(52.s.)
“…insanın, mânâsı olmayan bir kimseyle bulunması kadar büyük azap yoktur.”(66.s.)
“Dünyâ dalına sıkı yapışmaya gelmez, zîrâ çürüktür; en beklenmeyen zamanda kopar; tutunmuş olan da düşüp parça parça olur. O, kedi gibi doğurduğunu yer…
Dünyâ, ne güzeli çirkinleştirmeye ne zengini sokak dilencisi etmeye, ne de mâmûreleri vîrân eylemeye sıkılmaz. Dünyânın durmadan dönen çarkı, her sâniyede bir can vücûda getirdiği gibi bir diğerini de alıp götürür.
Beni, fettan bir kadına benzeyen, bu iki yüzlü dünyâya gönül bağlamadığım için mi ayıplıyorsunuz?..”(70-71.s.)
“Şunu bil ki, aşkın hakîkati bulunmadıkça, hilkatin maksûdu ele gelmez ve insan, aşkının kemâli derecesine göre mükemmel olur. Hilkatin ve kâinâtın mânâsını bulmak istersen aşkı bul.
Çünkü insan aşkı bulmak için dünyâya gelmiştir. Hayâtın sebebi aşktır; mükevvenat da aşkın tekazâsı sebebiyle tekevvün etmiştir. Ancak aşkı bulandır ki, maksûduna ve hilkatinin mânâsına kavuşmuştur.’’(89.s.)(
“…kişi, câhili olduğu şeyin münkiri olmakla berâber, hakîkati işitmek ve anlamak da bir istîdâd meselesidir. Ruhları küçük olanlar kendileri büyük de olsalar bir şey anlayamazlar.”(107.s.)
*AŞK BUDUR—Roman, Yazarı: Sâmiha AYVERDİ/ Kitabın ilk yayın târihi:1938