Dönemin en güçlü devletinin başındaki adam, Allah karşısında aciz bir kul olduğunu hatırlıyor, elbette böyle bir insandan hiçbir zaman adaletsizlik sadır olmaz ve Sultan II. Bayezid, adlî mahlasını fazlasıyla hakkediyor.
“Ben itdüm anı kim bana yaraşur
Sen eyle anı kim sana yaraşur”
Adlî
Hudâyâ Hudâlık sana yaraşur
Nitekim gedâlık bana yaraşur
[Allah’ım Allah’lık Sana yaraşır. Nitekim fakirlik, dilencilik, kölelik bana yaraşır]
Çü sensin penâhı cihan halkınun
Kamudan Sanâ ilticâ yaraşur
[Madem Sensin sığınağı dünya halkının. Herkesten Sana sığınmak yaraşır.]
Şeh oldur ki kulluğun itdi senün
Kulun olmayan şeh gedâ yaraşur
[Şah, sultan, odur ki Sana kulluk etti. Kulun olmayan sultana; yoksulluk, düşkünlük, kölelik yaraşır.]
Şu baş kim sanâ secde eylemeye
Ser-i şah ise zîr-i pâ yaraşur
[Şu baş ki sana secde etmiyor. Şahın, sultanın başı dahi olsa o secde etmeyen başı ayaklar altına almak yaraşır.]
Şu dil kim marîz-i gamundur senün
Anâ zikrün ile şifâ yaraşur
[Şu gönül ki senin ızdırap hastandır. Ona Senin zikrinle, Senin adını anmakla gelecek şifa yaraşır.]
Şu kim dürr-i gufrânun almak diler
Gamun bahrına âşinâ yaraşur
[Her kim, Allah’ın hazinelerini almak dilerse; O’ndan gelecek sıkıntıların ne olduğunu bilmesi gerekir.]
Egerçi ki ‘isyânumuz çok durur
Sözümüz yine Rabbenâ yaraşur
[Bu durumda her ne kadar isyanımız çoksa da yine de dilimize “Rabbenâ” yaraşır.(İsyan eden kula “Sen bizim Rabbimizsin” diye tövbe etmek yakışır.)]
Ne ümmîd ü ne bîmdür işümüz
Heman bize havf u recâ yaraşur
[Bizim işimiz ümitsizlik ve Allah’tan korkmazlık değildir, bize her daim Allah’tan korkmak ve ona yakarmak yaraşır.]
Eger ‘adl ile sorasın ‘Adli’yi
Ukûbetdür anâ sezâ yaraşur
[Eğer adl ile adaletle sorarsan Adlî’yi. Kötüdür, felakettir sonucu, ona da bu yaraşır.]
Ben itdüm anı kim bana yaraşur
Sen eyle anı kim sana yaraşur
[Benim yaptığım bana yaraşır. Sen, Sana yaraşanı yap Allah’ım! (Ben ettim sen eyleme,Sana ne yaraşırsa Sen onu eyle Allah’ım.)]
Şu günde ki hiç çâresi kalmaya
Ana çâre-res Mustafâ yaraşur
[Çaresiz kalındığı o gün yani hesap gününde, çare ulaştırıcı, biçaresizlere yetişen Mustafa (s.a.v.) yaraşır. (Hesap verileceği o gün Peygamberimiz’in çaresizlere şefaat etmesi yaraşır.)
-Sultan II. Bâyezid-