Yağmurtaşım, yağmurtaşım!
Gönül semâlarımın gürültüsünü bekleme n’olur? Baskın, basanındır… tez gel!
Biraz daha gecikirsen; bu harmanı, eşkiyâ bastı-basacak!
Yağmak için şimşekleri bekliyorsan; ben, el açar, duâ-niyaz, onları çağırırım. Hem ne işleri var uzaklarda? Fırtına, açık denizlerde tâtil mi yapmakta? Ne diye benden tarafa esip-gürlemez, yakıp- yıkmaz? Neredeyse şafak sökecek.. gönül harmanımı, eşkiyâ, ateşe verdi – verecek.
Nerdesin? Ah, nerdesin?
Tez davran, bu sapı-samanı sen yak!
Ve gelirken tedârikli gel; ben seni yatıya bekliyorum!