(… Dinlersen, sana bir öğüt vereyim: “Diken ekersen gül biçemezsin.”
İdâresi altındaki halka zulm eden Acem Şahlarından haberin var mı? Ne o büyüklük kaldı, ne şahlık kaldı…Ne o köylülere yapılan zulüm kaldı. Zâlimin yanlış işler yaptığını seyret; zulmeti, zulmü kaldı geriye, fakat kendisi def olup gitti, zulmü kaldı. O zulümle cihanda ebediyete kadar kalacağını sanıyordu, halbuki iş tersine çıktı; kendi gitti, zulmü kaldı.
Âdil insana ne mutlu! Mahşer günü Arş-ı âlâ’nın gölgesinde rahat edecektir. Hangi bir kavme Cenâb-ı Hak lütfedecek olursa; onlara akıllı, adâletli hükümdar verir, idâreci verir. Fakat hangi ülkeyi viran etmek isterse, saltanatı bir zâlimin eline bırakır.
İyi insanlar, zâlimden sakınırlar; çünkü zâlim, Cenâb-ı Hakk’ın bir gazabıdır.
Ey hükümdar, büyüklüğü Cenâb-ı Hak’dan bil; O’na şükret! Çünkü şükretmeyenin nîmeti elinden gider. Bu mülke bu mala şükredersen, sonu olmayan mala, gene sonsuz değerdeki mülke erişirsin.
Fakat hükümdar veya idâreci iken halka zulmedersen, hükümdarlığın bittiğinde dilencilik edersin.
Bir ülkede zayıf halk eziyet görüyorsa; o baştaki idâreci veya hükümdara uyku haramdır.
Halkı, zerre kadar bile incitme! Çünkü halk sürü, başındaki yönetici ise çobandır. Eğer halk o kimseden zulüm ve kötülük görüyorsa o yönetici veya hükümdar çoban değil, kurttur. Feryât öyle yöneticiden!
Zâlim yönetici, halka kötülük düşündüğü için, fecî bir şekilde ölür. Çünkü yanlış düşünmüş, yanlış ve kötü davranmıştır.
Ahâliye yapılan kötülük ve zulüm geçer gider; fakat o fenâ hükümdarın fenâ adı ölmez.
Arkandan lânet edildiğini istemezsen, iyi ol! Tâ ki sana kimse “kötü” demesin!)
–Sâdî-i Şirazî–
(Bostan ve Gülistan’dan)
————————————————-